Arap hava savunma kalkanı: ABD ile Körfez ülkeleri arasında görüşmeler ilerliyor
Biden yönetimi Körfez ülkeleriyle hava savunma görüşmelerini ilerletiyor ancak tehlike henüz sona ermiş değil. Yemen'deki Husilerin Akdeniz'e ulaşabilme kabiliyeti Pentagon’u kaygılandırıyor.
WASHINGTON — Biden yönetimi, İsrail ve Suudi Arabistan arasında arzuladığı tarihi normalleşme ile ilintili olarak Suudi Arabistan'la ikili bir anlaşmanın müjdesini verirken, Pentagon yetkilileri perde arkasında ABD’nin uzun vadeli Orta Doğu stratejisinin temel taşı olarak görülen bir hamleyi pekiştirmeye çalışıyor.
Üst düzey Pentagon yetkilileri çarşamba günü Riyad'da Arap askeri yetkililerle bir araya gelerek Orta Doğu’da olgunlaşmakta olan yeni hava ve deniz savunma ittifaklarını ele aldılar. Amaç, İran'ın komşuları karşısında sahip olduğu füze ve insansız hava aracı (İHA) üstünlüğünü frenlemek.
Pentagon’da Orta Doğu politikasından sorumlu en üst düzey yetkili olan Dan Shapiro’nun CENTCOM ve Genelkurmay yetkilileriyle birlikte yürüttüğü görüşmelere Körfez İşbirliği Konseyi’ne (KİK) üye olan beş ülkenin tamamından askeri temsilciler katılıyor. Suudi başkentindeki bu toplantılar, savunma çalışma grubunun ikinci yıllık toplantıları.
ABD’li temsilciler, Devrim Muhafızları'nın bölgedeki milis gruplarına sağladığı İran yapımı mühimmatların daha iyi tespit edilip vurulabilmesi için Arap muhataplarını hava savunma radar sistemlerini genişletme ve istihbarat paylaşma konusunda ikna etmeye çalışıyor.
Bunun yanı sıra, İran'dan Yemen'deki Husi isyancılara giden gelişkin füze komponentlerinin önlenmesine Körfez ülkelerinin destek olması, bunun için de deniz kuvvetlerinin gözetleme ve devriye kabiliyetlerini arttırması isteniyor.
Devrim Muhafızları’nın desteklediği başka milis grupları gibi Husiler de İran yönetiminin tutumunu yansıtarak ABD’nin bölgedeki askeri varlığına düşmanca yaklaşıyor ve Körfez'de ABD askerlerine ev sahipliği yapan Arap devletlerini hedef alıyor ya da hedef almakla tehdit ediyor.
Görüşmelere katılan üst düzey bir ABD savunma yetkilisi pazartesi günü bir grup gazeteciye yaptığı açıklamada şöyle dedi: “Bu görüşmelere başlarken ana mesajımız şu: Birlikte hareket ettiğimizde daha güçlü oluruz.”
Uzun vadeli çabalar
Bu vizyon yeni değil. George W. Bush, Barack Obama ve Donald Trump yönetimleri de Arap devletlerini hava savunması alanında beraber çalışmaya ikna etmeye çalışmışlardı. Ancak Biden yönetimi yetkililerine göre durum bu kez farklı çünkü Körfez ülkeleri artık İran ve “vekil” güçlerinden somut bir tehdit algılıyor.
Bununla birlikte mevcut yönetimin Orta Doğu'ya stratejik yaklaşımı Arap başkentlerinde bazı tereddütler yaratmış durumda. Kimilerine göre ABD'nin 2021'de Afganistan'dan çekilmesi ve Yemen'de Suudi önderliğindeki koalisyona desteği kesmesi, en iyimser görüşle Washington’un bölgedeki dahlini asgariye indirmek istediğini gösteriyor.
Ayrıca, Arap ülkeleri son yıllarda Çin'den İHA-savar sistemlerinin alımı da dâhil olmak üzere hava savunma sistemi tedariklerini çeşitlendiriyor. ABD yetkilileri bunu son kertede ABD’nin bölgedeki nüfuzuna meydan okuma olarak görüyor.
Bunun yanı sıra, Körfez'deki bazı Arap yönetimleri hassas askeri tesislerde elde edilen radar verilerini birbirleriyle doğrudan paylaşmaya isteksiz davranıyor. Bunun yerine radar verilerinin önce Katar'daki El Udeyd Hava Üssü'nde konuşlu olan ABD Hava Kuvvetleri Müşterek Hava Operasyonları Merkezi'nce ayıklanmasını ve ondan sonra komşulara aktarılmasını tercih ediyorlar.
Şubat 2023'te gerçekleşen bir önceki ABD-KİK savunma çalışma grubu toplantısında dönemin Beşinci Filo Komutanı Amiral Brad Cooper’ın Körfez ülkelerinin deniz İHA’larından oluşan kendi filolarını satın almalarını önermesi, üst düzey Arap subaylar tarafından sorgulanmıştı. ABD yetkililerine göre böyle bir hamle, Körfez’deki suyollarında istihbarat toplanmasını katbekat güçlendirecek.
Yine de Pentagon yetkilileri bu yılki Riyad görüşmelerine yeni bir iyimserlikle başladılar.
'Yeni bir aciliyet'
Gazetecilere bilgi veren üst düzey ABD savunma yetkilisine göre İran'ın 13 Nisan'da İsrail'e 300'den fazla İHA ve balistik füze ile benzeri görülmemiş bir saldırıya kalkışması, görüşmelere “yeni bir aciliyet” kazandırdı. Yetkili, bu olay için “Ortaklarımız arasında daha derin bir işbirliğini tetiklemeyi başardı” diye konuştu.
İran’ın gönderdiği İHA ve füzelerin yüzde 99'u İsrail hava savunma sistemleri ve uçakları, ayrıca Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin hava savunma istihbaratı ile desteklenen ABD, İngiltere, Fransa ve Ürdün savaş uçakları tarafından düşürüldü ya da İsrail'deki hedeflerine ulaşamadı.
Bu sonucun “bilgi, kaynak ve varlıkları bir araya getiren son derece entegre, girift ve iyi organze edilmiş bir koalisyon çabası” ile sağlandığını belirten ABD savunma yetkilisi, başarıyı “yıllar boyu yapılan yatırımlara, eğitime ve teknolojiye” bağladı.
Üst düzey yetkiliye göre Arap savunma yetkilileri saldırının ardından ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin ile yaptıkları özel görüşmelerde Washington ile hava savunma koordinasyonunu ilerletmeye “son derece büyük bir ilgi” gösterdiler. Yetkili, “İran'ın saldırısı dünyaya ABD ile ortaklığın ne anlama gelebileceğini görme imkânı verdi” diye konuştu.
Sıradaki işler
Ancak daha yapılacak çok şey var. Mevcut ve eski askeri yetkililer, Arap ordularının İran tarafından fırlatılan İHA ve füzeleri yardımlaşarak vurabilmesi için öncelikle onları ufukta tespit edebilmesi gerektiğini vurguluyor.
Bu haftaki toplantıların başlıca odak noktalarından biri, Körfez ordularının erken uyarı radar sistemlerini güçlendirmesi. İran'ın 13 Nisan'daki saldırısına karşı ABD önderliğinde ortaya konulan müşterek çabada erken uyarı radarları kilit bir rol oynamıştı.
ABD savunma yetkilisi, “Bölgede bu alanda zaman içinde ne kadar çok entegrasyon sağlanırsa herkes için o kadar iyi olacağını düşünüyoruz” dedi.
Körfez’deki hava savunması bugüne dek büyük ölçüde ikili zeminde ilerledi ve ABD Hava Kuvvetleri'nin bölgedeki komutanlığı istihbarat paylaşımında “topla ve dağıt” şeklindeki bir modelin merkezinde yer aldı.
ABD ve Kuveyt pazartesi günü hava savunma entegrasyonlarını ilerletme konusunda mutabakata vardılar. ABD'li yetkililere göre başka Körfez ülkeleri de hava ve füze savunma ağlarına spesifik erken uyarı sistemleri ekleme arayışında.
Al-Monitor'un daha önce bildirdiği gibi Ürdün gibi bazı Arap ülkeleri İsrail yapımı erken uyarı donanımlarını hâlihazırda devreye sokmuş durumda. Ancak İsrail teknolojisinin rolüne gelince Amerikalı yetkililer detaylar konusunda oldukça ketum.
Bu konu, Arap devletleri için siyaseten son derece hassas. Gazze'de 35 binden fazla Filistinlinin ölümüne neden olan acımasız bir savaş devam ederken Arap liderleri kamuoyunda İsrail'le birlikte anılmaktan çekiniyor. Yetkililere göre ABD'nin İsrail'in yıkıcı savaşına verdiği destek Arap ülkelerinden yoğun eleştiri toplasa da Gazze’deki çatışma Arapların ABD ile askeri ilişkilerini geriletmiş değil.
Biden yönetiminde Pentagon, Arap devletlerinin Körfez’de deniz devriye ve gözetimlerini arttırması için de bastırıyor. Zira ABD donanması ve müttefik güçler İran’dan Yemen'deki Husi isyancılara taşınan füze komponentlerinin akışını engellemekte zorlanıyor.
Üst düzey ABD savunma yetkilisi çarşamba günkü Riyad görüşmelerinde “bilgi paylaşımının, silahların yayılmasına karşı önlemlerin, müşterek önleme operasyonlarının etkinliğinin ve denizde alan farkındalığı teknolojilerinin güçlendirmesine yönelik çok taraflı çabaları” görüşeceklerini belirtti.
Riyad'ın çıkardığı zorluklar
Suudi Arabistan beklenmedik bir kararla kendi topraklarındaki üslerin ABD ordusunca Yemen'deki Husilere yönelik hava operasyonlarında kullanılmasını kısıtladı. Bunun bir sebebi, Yemen’deki savaşı sona erdirmeye dönük diplomatik çabalarının sekteye uğrayabileceği kaygısı.
Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkeleri, ABD ve İngiltere'ye İran yapımı Husi cephaneliklerini hedef alan hava operasyonları için imkân tanımazlarsa, Pentagon yetkilileri, isyancıların denizden ve karadan ikmal yollarını kesmek için çok taraflı yeni bir engelleme girişimine destek vermeyi umuyorlar.
Üst düzey savunma yetkilisi, “Bu şiddetin etkisini azaltmak ve sona erdirmek için tüm tarafların yapması gereken işler var. Doğal olarak bu şiddetten fazlasıyla etkilenen bölgedeki taraflar da buna dâhil” şeklinde konuştu.
Pentagon'un perde arkasındaki çabaları, Biden yönetiminin Orta Doğu’daki genel stratejisini destekleyen iki ayak oluşturuyor. Yetkililer, Hamas’la İsrail arasındaki 7 Ekim çatışmasını kullanmak isteyen İran ve İran yanlısı güçlerin girişimleriyle bu stratejinin sarsıldığını ama yıkılmadığını belirtiyor.
Çatışmanın yayılması büyük ölçüde engellenirken ABD yönetimi bir yandan İran'ın üstünlüğünü törpülemek için bölgesel savunmayı güçlendirme çabalarını arttırıyor, bir yandan da İranlı yöneticileri nükleer silah yapımına yöneltecek gerilim ve misillemeleri önlemek için diplomasi yürütüyor.
İran'ın üstünlüğü
İran yapımı İHA ve füzelerin Irak, Suriye, Lübnan ve Yemen'deki milislere adeta sınırsızca tedarik edilmesi, Tahran'a ABD ve ABD’nin bölgedeki müttefikleri karşısında pazarlık avantajı sağladı. Trump ve Biden yönetimleri bu durumu diplomatik ve askeri yöntemlerle tersine çevirmeye çalıştılar ancak istedikleri sonuçları tam olarak alamadılar.
Trump döneminde ABD Merkez Komutanlığı, Hava Kuvvetleri'ne ait B-52 bombardıman uçaklarından oluşan bir görev gücünün hava devriyeleri yapmasını ve uçak gemilerinin konuşlanma sürelerinin uzatılmasını istedi ancak bu adımlar, Pentagon'un onarım bakım döngülerini zorladı ve İran destekli milisleri Irak ve Suriye'deki Amerikan hedeflerine roket atmaktan caydıramadı.
Biden yönetimi İran'ın nükleer zenginleştirme meselesini diplomasi yoluyla çözememiş olsa da Irak ve Suriye'de düzenlenen nokta misilleme saldırıları ile Umman kanalıyla yapılan yeni uyarıların milisleri dizginlemekte etkili olmuş görünüyor.
Axios ve Washington Post'un bildirdiğine göre Biden'ın en kıdemli Orta Doğu danışmanı Brett McGurk ve ABD'nin İran Özel Temsilci Vekili Abram Paley geçen hafta İran Dışişleri Bakanı Yardımcısı Ali Bekiri Kani ile görüştüler.
Görüşme, İranlı yetkililerin Dini Lider’in talimat vermesi hâlinde süratle nükleer silah yapabilme kapasitelerine dair giderek daha açık konuştukları bir dönemde gerçekleşti.
Biden yönetimi yetkilileri, en azından kamuoyu önünde, Orta Doğu stratejisinin ana hatlarının hemen hemen oturduğu konusunda iyimser. Washington'un umudu, bunun İsrail’deki siyasi rakiplere hiçbir müstakbel liderin reddedemeyeceği stratejik bir ödül şansı sunacağı yönünde.
İran Cumhurbaşkanı ve Dışişleri Bakanı'nın pazar günü yaşanan helikopter kazasında beklenmedik bir şekilde ölmesi Washington'a İran’la gerilimi daha da düşürme fırsatı sunar mı? Biden yönetimi yetkilileri şimdilik bu konuda konuşmaktan kaçınıyor.